Kültürel Zenginlikler 05 Nisan 2025, 11:17
YENİ İSKENDERUN SAHİL PROJESİ
Doğal, Kültürel ve Tarihi Turizm Değerler
Altınözü Tokaçlı Köyü: Altınözü İlçesine 2, Antakya’ya 20 km. mesafede bulunan ve Ekoturizm Projesinde model köy olarak belirlenen Tokaçlı Köyünün toplam alanı 20.000 dönümdür. Üç yüz haneli köyün toplam nüfusu 600’dür. Bölgedeki tek Arap-Rum Ortodoks köyünün sakinleri, Almanca, Yunanca, İngilizce ve Arapça bilmekte olup, kültürel ve ekonomik seviyeleri oldukça yüksektir. Tokaçlı Köyündeki ekilebilir alanın % 100’ü tarla ve bahçe tarımı için kullanılmaktadır. Bu alanda buğday, nar, incir, zeytin ve çeşitli sebzeler yetiştirilmekte bu ürünlerden de doğal nar ekşisi, incir reçeli, zeytinyağı ve sofralık zeytin yapılmakta ve satılmaktadır. Köyde bakkal, market, evlerde internet ve yemek yenilecek lokanta bulunmakta, cep telefonları sorunsuz olarak çalışmaktadır. Köyde Trekking (Yürüyüş), Doğa fotoğrafçılığı, Bitki inceleme, Kamping, Kuş gözetleme, Atla gezinti, Dağ bisikleti, Yayla turizmi, Tarım ve Çiftlik Turizmi, Kamp-Karavan etkinliği, İnanç Turizmi aktiviteleri yapılabilmektedir. Köyde turizm faaliyetine yönelik doğal güzellikler, tarihi eserler, mutfak kültürü ve ürünleri gelişmiştir. Köyde, Helenistik dönem kraliçesi yaşamıştır. 300 yıllık kilise olan Maria Ana Rum Ortodoks kilisesi köyde bulunmaktadır. Köyde geleneksel özel günler, şenlik ve festival şeklinde kutlamalar yapılmaktadır. Paskalya Nisan- Mayıs arası, Noel 25 Aralık, Meryem Ana anmaları 15 Ağustos, Hıdrellez 20 Ağustosta kutlanmaktadır. Köye gelen turistlere rehberlik edecek öncü gençler bulunmaktadır. |
![]() ![]() |
Koz Kalesi Köyü: Önemli bir Ekoturizm Köyü olan Koz Kalesi Köyü’nün toplam alanı 12.000 dönümdür. Köy Antakya’ya 18 km. Altınözü’ne 6,5 km mesafededir. Köy yerleşim alanındaki hane sayısı 280 olup, toplam nüfus 983’dür. Köyde bakkal, market ve internet kafe bulunmakta, cep telefonları sorunsuz olarak çalışmaktadır. Koz Kalesi Köyü’ndeki ekilebilir alanın % 100’ü çiftçilik için kullanılmaktadır. Bu arazilerde hayvancılık, mandıracılık (süt ve süt ürünleri), sebzecilik, üzüm, nar, zeytin, badem, ceviz, kekik yetiştirilmektedir. Bu ürünlerden de doğal nar ekşisi, zeytinyağı ve sofralık zeytin, kuru üzüm, kuru kekik, kekik konservesi, süt ürünleri yapılmakta ve satılmaktadır. Ayrıca köyde Buğday Sapından çeşitli süs ve kullanım eşyaları örücülüğü de yapılıp satılmaktadır. Köyde turizm faaliyetine yönelik doğal güzellikler, Kekik tarlaları, Mandıralar, Koz Kalesi, Damla Su Mağarası, Delik Taş Mağarası, Eski Kale Köprüsü gibi tarihi eserler mevcut olup mutfak kültürü ve ürünleri bakımından oldukça gelişmiştir. Köye yerli ve yabancı turistler özellikle Koz Kalesini görmek için turistler gelmektedirler. Köyde Trekking (Yürüyüş), Doğa Fotoğrafçılığı, Bitki inceleme, Kamping, Kuş gözetleme, Atla gezinti, Dağ bisikleti, Tarım ve Çiftlik Turizmi, Kamp-Karavan Etkinliği, yapılabilmektedir. Ayrıca köyde turizm faaliyetine yönelik doğal güzellikler, tarihi eserler, mutfak kültürü ve ürünleri gelişmiştir. |
|
Antakya Kalesi ve Surları: M.Ö. 300 yıllarında Büyük İskender’in generallerinden Seleucos I. Nikator tarafından kurulan Antakya kalesi dünyanın önemli yapılan arasında yer alır. Sırasıyla Seleukos’lar, Romalılar, Bizanslılar, Haçlılar, Selçuklular ve Osmanlılar tarafından kullanılarak zamanımıza kadar gelebilmiştir. 12 km uzunluğunda olan surların 360 kuleden oluştuğu düşünülmektedir. Sayısız depremler ve savaşlar sonucunda çok harap olmuştur. Bugün ayakta kalan duvarların büyük bir kısmı M.S. 6. yy’ da Bizans İmparatoru Justianus tarafından yaptırılmıştır. |
|
Arsuz Koyu: Arsuz Çayı ağzında bulunan bir tatil ve turizm ilçesidir. Seleukos döneminde aynı yerde Rhosus ya da Rhosopolis kenti bulunuyordu. Civarında halen antik şehir ve kalıntılarına rastlamak mümkündür. Arsuz bugün daha çok denizi için tercih edilen bir merkezdir. M.Ö. 9. yy’ la inen bir yapılaşma mevcuttur. |
|
Atchana Höyüğü: Antakya-Reyhanlı karayolunun 22. km’ sinde yolun sağında yer almaktadır. M.Ö. 15. ve 19. yüzyıllara ait Yarim-Lim ve Nigme-Pa sarayları ile bir tapınağın temel kalıntıları bulunmaktadır. Atchana Höyüğü antik Alalah şehrinin kalıntısıdır. İlk iskân M.Ö. 3400 yılında başlamıştır. Mısırlılar, Mitaniler, Mezopotamya devletleri ve Geç Hititler gibi kavimlerin de yerleşim alanı olarak kullandığı 17 yerleşme tabakası mevcuttur. 4. ve 7. Tabakalarında büyük saraylar vardır ve en eski olanı 7. Tabakada yer alan Babil Kralı Hammurabi ile Çağdaş Yamhat ve Hitit Prensi Yarım-Lim tarafından inşa ettirilmiştir. Bu saray M.Ö. 18. yüzyıla aittir. M.Ö. 15. yüzyıla ait 4. Tabaka sarayı bu sarayın hemen bitişiğindedir. Kral Nigme-Pa’ya aittir. Saraylar taş temeller üzerine kerpiçle inşa edilmiş olup daireler bir iç avlunun etrafında sıralanan mekânlar dizini halindedir. |
|
Atik Yaylası: Bugün ilçe olan Belen yüzyıllardır yayla olarak kullanılmaktadır. İskenderun, Kırıkhan halkının rağbet ettiği meşhur Atik suyunun kaynağının bulunduğu Atik yaylası, Belen ilçesinin bir mahallesi durumundadır. Çam, çınar ve meyve bahçeleri içerisinde bulunan yaylada kır kahveleri, bakkallar hizmet vermektedir. Yerleşim alanlarına ve denize yakınlığı nedeni ile daha çok ilgi görmektedir. |
|
Bakras Kalesi: Antakya-İskenderun yolunun 27. Km’sinde, kızıl dağ eteklerindedir. Bu gün aynı adla anılan Bakras Köyü bitişiğindedir. Bakras Kalesinin Helenistik döneminde var olduğunu, temellerindeki inşaat tekniğinden anlıyoruz. Kalıntılar ise Bizans devri inşaat tarzını göstermektedir. Bakras Kalesinin Haçlılar döneminde Antakya Prensliği’nin kuzeydeki en önemli savunma noktasıydı. Kale bir iç avlunun çevresinde kışlalar, zindanlar, müdafaa rampaları ve çeşitli odalardan oluşmaktadır. Anadolu-Suriye-Mısır yolu güzergâhındadır. |
|
Kaya Mezarları (Beşikli Mağara): Titus tünelinin deniz tarafındaki girişinden sağa dönerek bahçeler arasında ilerlemeye devam edilirse 100 m sonra kaya mezarlarına ulaşılır. Geniş alana yayılan mezarlık yüksek ve kayalık yamaçlara oyularak yapılmıştır. Mağaraların içindeki mezarlardan en çok ilgi çekeni, çukurun tabanındaki geniş mağaradır. Bu mağara diğerlerinden farklı olarak yüksek ve gösterişli yapılmış olduğundan halk arasında “Beşikli Mağara” olarak adlandırılır. |
|
Beyazıd-ı Bistami Hz. Türbesi: Kırıkhan-Hassa yolunun kuzey tarafında küçük bir tepe üzerinde Darb-ı Sak Kalesi içindedir. Türbe içinde girişteki odada iki mezar bulunmaktadır. Bu mezarlardan biri Bistami Hazretlerinin çobanına diğeri de Mustafa Şevki Paşa’ya aittir. Türbe dışında yer alan 3 mezarda ise Mustafa Şevki Paşa’nın yakınları yer almaktadır. Diğer odada ise tek olarak Beyazıd-ı Bistami’nin mezarı yer almaktadır. Beyazıd-ı Bistami bir İslam Evliyasıdır. Asıl adı Tayfur bin İsa’dır. |
|
Cin Kulesi: Bir zamanlar hendekle çevrili olan kulenin Haçlılar ya da Cenevizliler tarafından yapıldığı sanılmaktadır. İnşa tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Saldırılara karşı bir gözetleme kulesi olarak kullanılan yapı deniz ile Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi arasındaki en yüksek tepeye inşa edilmiştir. |
|
Dor Mabedi: Tümüyle beyaz mermerden yapılan mabedin kalıntıları Samandağ-Kapısuyu köyüne giden yolun 2. km’sinde bulunur. Bir zamanlar Selecuia kentinin merkezinde yer almış, kral mabedi olarak tüm şehri görecek şekilde inşa edilmiştir. Tapınaktan geriye sütun parçaları, başlıklar, mermer altlıklar, büyük temel taşları kalmıştır. |
|
Erzin İçmeler: Amanos Dağlarının batı eteğinde, ilçenin 3 km. doğusunda yer alan Erzin İçmeleri özellikle yaz aylarında iç turizme hitap eder. Sıcaklığı 24 derece olan içme suyu, içinde bulunduğu birçok mineraller ile sindirim sistemi hastalıkları, böbrek ve idrar yolları rahatsızlıkları ve metabolizma bozukluklarına faydası bilinmektedir. Yılın 12 ayı hizmet veren Erzin içmeleri, çevresi maki, meşe, çam ve karışık bir orman örtüsü ile gelen misafirlerin beğenisini kazanmaktadır. |
|
Eski Antakya Evleri ve Sokakları: Antakya’da ortak miras olarak kabul edilen değerlerin başında, Antakya’nın son iki yüz yılına tanıklık etmiş tarihi evler bulunmaktadır. Kendine özgü dar sokaklarını biçimlendiren ve bu sokaklara hayat veren tarihi evler, genellikle iki katlıdır. Evler, sokaklarla çok az ilişkisi olacak şekilde; taş, kerpiç ve ahşaptan yapılmışlardır. Cepheleri güney ve batıya dönüktür. En önemli özellikleri cephe tarafında bulunan ahşap direkli, önü açık sofalarıdır. Evlerin çoğunluğunda geniş avlu, havuz, su kuyusu, meyve ağaçları ve çiçeklerle süslenmiş bahçeler mevcuttur. Yapımları 2 asır öncesine dayanan bu evlerde; Anadolu mimarisi tarzında süsleme ve işçilik görülmekte olup sayıları fazladır. |
|
Güzelyayla-Belen: Belen İlçesi-Sarımazı Mahallesi yol ayrımından başlayarak, 8 km’lik asfalt bir yol ile yeşilliğin ve ormanın hâkim olduğu virajlı bir güzergâhtan çıkılabilmektedir. Belen ve İskenderun’dan minibüslerle ulaşım mümkündür. Güzelyayla’da yüzyıllardır yayla geleneği sürmektedir. Altyapı sorunları kısmen çözülmüş olan yaylanın denize yakın olması ilgiyi arttırmaktadır. İskenderun Körfezi’nin seyir terası durumunda çam ağaçları ve kır çiçekleri içerisine kurulmuş, eski ve yeni tip yapıları ile gezilmeye ve görülmeye değer, adına türküler ve şiirler yazılan bir yayladır. Kamp kurmaya, pikniğe, orman içinde kısa geziler yapmaya elverişlidir. Yaylada konaklamak için pansiyon tipi evler, günlük yeme-içme üniteleri bulunmaktadır. |
|
Habib-i Neccar: Habib-i Neccar Camii, Antakya’nın 638 yılında Müslüman Arapların eline geçtiği dönemde inşa edilmiştir. Bugünkü Türkiye sınırları içerisinde inşa edilen ilk camii olduğu kabul edilmektedir. Kurtuluş Caddesinde bulunan camii Hz. İsa’nın havarilerine ilk inanan ve bu uğurda canını veren bir Antakyalının adını taşımaktadır. Bu olay Kur’an-ı Kerim’de Yasin Suresi’nde geçmektedir. Camiinin kuzeydoğu köşesinde yerin 4 m altında Habib-Neccar’ın ve Şem’un Safa’nın girişte Yuhanna ve Pavlos’un türbesi bulunmaktadır. Etrafı medrese odaları ile çevrilidir. Camii avlusunda bulunan şadırvan 19. yy. eseridir. 7940’lı yıllarda İsa’nın yardımcıları Antakya’ya gelip tanrının tek olduğunu anlatmaya çalıştıklarında onlara inananların başında bir marangoz (Neccar) gelir. Neccar pagan inanışından vazgeçip onlara katılır. Ancak yeni vaazlar halkı öfkelendirir. Kral da havarileri hapse attırır. Bunun üzerine havarilerden Şem’un gönderilir Antakya’ya. Şem’un mucizeleriyle kralı ikna eder ve arkadaşlarını kurtarır. Halk ise inanmamakta kararlıdır. Uğursuzluk getirdiklerini düşünmekte ve taşlayarak öldürmeyi planlamaktadır. İşte Habib-i Neccar kabarmış ahaliyi durdurmaya çalışır ve bu sırada öldürülür. Rivayet edilir ki kesilen başı, Lübnan Dağı’nın tepesinden, şimdi türbesi ve mezarının bulunduğu yere kadar yuvarlanır. |
|
Harbiye Şelaleleri: Hatay’ın çağlayanlar bölgesi olan Harbiye, Antakya’ya 6 km uzaklıktadır. Vadinin güneyinden çıkan kaynaklar şelaleler oluşturduktan sonra Asi Nehri’ne kavuşur. Helenistik ve Roma dönemlerinde çağlayanlarıyla tanınan ve dünyaca ünlü bir sayfiye yeri olarak kullanılan Daphne, zengin halk kesimi tarafından yapılan çok sayıda köşkleri, tapınakları ve eğlence yerleriyle ünlüydü. İmparator Gallus döneminde Daphne eski ihtişamını kaybetmeye başlamıştır. Arap istilasından sonra da bir daha parlak dönemlerine dönememiştir. Günümüzde antik dönemden ayakta herhangi bir yapı kalmamıştır. Antakya’da ilk su getirilmesi İmparator Galigula’nın yardımı ile gerçekleşir. Asıl suyolu inşaası M.S.81-96 yılları arasında Antakya’da ikamet eden İmparator Trajan devrinde olur. M.S. 115 yılında meydana gelen büyük depremden sonra imparator, şehirde evler, halk hamamları; Dafne de ise Diana tapınağını yaptırır ve tahrip olan Antakya şehir sularını tamir ettirir. Bu zaman içerisinde de Dafne’den Antakya’ya su getirir. Dafnede tarihteki isimleri Katsalia, Pallas ve Saramanna kaynaklarından Antakya’ya çoğu zaman doğal kayaları oyarak yerde (Dere yatakları ve kot farkı olan yerlerde) su kemerleri (Aquaduct) inşa ederek tamamlanır. İmparator Trajan’dan sonra imparator olan Hadrien (129- 131) suyollarının tamirini yaptı M.S. 525-526 yıllarında meydana gelen büyük deprem sonrası yolla Imparator Justinyen tarafından tamir ettirilir. Bu suyolları M.S. 12 asra kadar aktif halde fonksiyonunu devam ettirir. Günümüze bu su kemerlerinden birkaç parça ulaşabilmiştir:
1-Dermasta ile Esenbulak da bir aquaduct 2-Harbiye (Daphne)’nin doğusunda bulunan bir aquaduct 3-Antakya 2. mıntıkada aquaduct günümüzde köprü olarak kullanılmaktadır. |
|